“Yenildik ve yanıldık. (…) . Bugün Türkiye’nin başında bulunan bazı insanlara ve en başta ‘Tek Adam’ olarak ortaya çıkan şahsa dair yanılgılar yaşamış olduğum da bir gerçek. Mevcut iktidar mensuplarının, ‘derin devlet’ denilen ve ömrüm boyunca karşısında mücadele etmeye çalıştığım yapıya bu kadar kolay teslim olabileceğini, onun bir parçası haline geleceğini, açıkçası, düşünemedim.

Zalim olma kapasitelerini fark etmedim. Müslümanlığın asgari ahlak ölçülerine sahip olmak gerektiğini varsaydığım için akıl almaz derecede yalancı olabileceklerini aklıma getirmedim. (…) Ne var ki, gelinen noktaya bakarak, ‘Bu kişilerle beraber olarak tekrar aynı mücadeleyi verir miydin?’ diye bir soru sorulsa, büyük bir gönül rahatlığıyla ‘Evet!’ diyemem doğrusu. En azından, 28 Şubat’ta yükseköğrenim hakkından yararlanamayan ve kamusal alanda ayrıma uğrayan başörtülülerin hakkı ve özgürlüğü için mücadele vermiş olmaktan ötürü, bunu bir demokratik hak olarak görmeye devam ettiğimden ötürü pişman değilim ama o başörtülülerin bir bölümünün bugün ne kadar insafsız, vicdansız, benim gibilerin karakter katlinde ne kadar ön aldıklarını görerek, yine aynı durum ile karşılaşsak, kendimi bundan yirmi yıl önceki gibi helak edeceğimi hiç sanmıyorum. Sorulsa, ‘Haklarıdır!’ derdim kuşkusuz ama kendimi onlar için helak etmezdim doğrusu.

Doğrusu, benim gibi bir insana bunları söyletmeyi başardıkları için, durup düşünmek lazım. Duyduğum, ne pişmanlık, ne aldatılmışlık, ne de kullanılmışlık. ‘Peki ne?’ diye sorulursa, kısaca söyleyeceğim şu: Büyük bir hayal kırıklığı.
……………………..

Yukarıdaki yazı, bir kitap için kendisi ile yapılan bir söyleşide Cengiz Çandar’ın yaptığı değerlendirmeden alınmıştır.(*)

Ne ile ilgili olursa olsun; Cengiz Çandar’ın yaptığı bir değerlendirmeyi değil paylaşmak, düşünmek bile aklımdan geçmezdi.
Te allam ya ne günlere kaldık!

Bunları söyleyince bir şeyler eklemek kaçınılmaz oldu.

Söyleşinin bir yerinde, “Bu hayatı yaşadığım için ne pişmanım, ne kimse tarafından kandırılmış ya da aldatılmış duygusuna kapıldım ve ne de kendimi kullanılmış olarak görüyorum. Ama gelinen noktada büyük bir yanılgıya kapılmış olduğumu da görüyorum” diyor.

Bunun anlamı şudur: Bunlarla birlikte yaptığım her şeyi kendi irademle, kendi idrallerim uğruna yaptım. Kendimi kimseye kullandırmadım. Yanılmışım, bunlara güvenmemeliymişim.

Bu aptala notum şudur:

“Kendimi kimseye kullandırmadım” derken, mahallenin bütün gençleri ile birlikte olmuş ama hala kendini bakir sanan deli kızın durumuna düşüyorsun.

Hiç kimse hiç kimseye ben seni kullanacağım demez. Kullanıcılar bu durumlarda kullanacağı kişileri iki yolla bulurlar.
1 – Pazarlık yoluyla
2 – Avlama yoluyla
Birincisinde, Kulanacakla kullanılacak karşılıklı oturur anlaşırlar. Kullanacak olan teklif sunar, “şöyle bir projem var, sen bu projede yer alır mısın? Kabul edersen şöyle şöyle imkânların olacak” anlaşırlarsa kullanacak olan bir ürün satınalmış olur, artık tepe tepe kullanır. Sizin bu yöntemle kullanıldığınızı düşünmüyorum. Ve bu demek değildir ki o işi yaparken hiçbir şekilde nemalanmadınız. Küçümsenmeyecek derecede maddi kazançlar elde ettiğiniz, ve hak etmediğiniz bir ‘itibara’ kavuştuğunuz malumumuzdur.

İkincisin de ise, ne karşı karşıya gelme var, ne de pazarlık. Kullanacak olan kafasındaki proje yerine başka bir aldatmaca atar ortaya. Yani denize oltayla atılan bir yem. Bu yeme hangi balıkların takılacağını bilir. Ve o balıklar anında dizilirler oltadaki iğnelere.

Size atılan oltaya Sazan gibi saldırıp iğneye takılan ilk balıklardan biri de sizdiniz. Avlandınız!

Avlanınca da av olmaktan hoşlandınız. Çünkü, avcınız sizi hemen ızgaraya koymadı. Semirmeniz için beslemeye başlamıştı. Önünüze attığı kemiklerle sadakatinizi de besliyordu. Elde ettiğiniz imkan ve konforun sarhoşluğu ile sadakatle göreve devam ettiniz. Artık satılmıştınız!

Derin devlete karşı olmakmış, özgürlükmüş, türbanmış, demokrasiymiş bütün bunları geçiniz.

Demokrasiyi bir trene benzeten, bu trene belli bir istasyona kadar gitmek üzere bindiğini ilan eden bir adamdan demokrasi getirmesini beklemek hangi entelektüel aklın işi olabilir ki.. kullanılmıştınız!

Yaptığınıza “kullanılışlı aptallık, yanılmışlık, aldatılmışlık” diyerek hiç biriniz masum kılığına giremezsiniz.

Halkın vicdanında ihanet karinenize hükmedilmiştir.

Karar kesindir!

Temyizi yoktur!

(*)
Kitap:Kapalı Kapılar Ardındaki Siyasi Sırlar – İçimde Kalmasın – Tanıklığımdır”
Yazar:
Ahmet Sever (Abdullah Gül’ün danışmanı)