Silivri’de görülen Gezi davasında İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi kararını açıkladı. Mahkeme, Gezi davasında tutuklu Osman Kavala’nın tahliyesine karar verirken, sanıklar tüm suçlamalardan beraat etti.

Mahkeme, yurt dışındaki sanıkların dosyalarının ayrılmasına karar verdi. Fakat İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Osman Kavala hakkında, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında ayrıca gözaltı kararı verildi.

Av.Bahri Belen ve sanık olarak yargılanan Mücella Yapıcı’nın savunmaları güne damgasını vurdu.

Av. Belen savunmasında;  usule aykırı dinlenen bir tanık olduğunu, yazılı belgelerin tartışılmadığını söyleyerek, “Eğer maske ile Türkiye halkının özgürlükler ve hakları konusunda akıl almaz bir deney yaşadığı Gezi olayını yargılamak istiyorsanız bu mahkemenin yargıçları, biz avukatlar bu pabucun altında kalırız. Türkiye hukukunun bugüne kadar biriktirdiği bütün birikimin altında kalır. Bu dosya muhteşem Gezi eyleminin altında kalır” dedi.

Sanıklardan Mücella Yapıcı ise savunmadan ziyade mahkemeye hukuk ve insan hakları dersi verdi.

İşte MücellaYapıcı’nın mahkemedeki konuşması:

“Ben 68 yaşında hala çalışmak zorunda olan bir kadınım. Keşke biraz param olsaydı da iki sandalye biraz poğaça da ben gönderseydim Gezi’ye.”

“Sosyal medya paylaşımları ve telefon tapeleri daha önce yargılandığım ve beraat ettiğim davanın iddianamesi ile hemen hemen aynıdır. İddianamede Gezi Parkı ile ilgili faaliyetlerim, mesleğim doğrultusunda yaptığım çalışmalardır. İddianameye göre Gezi’de şiddet var algısını oluşturmuşuz. Gezi eylemlerinde yaşamını yitirenler kalp krizinden mi öldü? 46 insan gözünü kaybetti, bu algıyla mı oldu? İnsanlar yaralandı, algı yüzünden mi?”

“Hükümeti istifaya ve erken seçime zorlamışız. Partiler erken seçim istiyor, seçim yapılıyor, o da mı darbe? Hakkımdaki suçlamalar hiçbir somut delile dayanmıyor. Bu iddianamenin ileri sürdüğü iddiaları külliyen reddediyorum.”

“Beş yıl önce savcılık benim de aralarında olduğum 26 kişiye aynı iddialarla dava açmıştı. Savcılık 5 yıl önce bu iddianameye de konu olan fezlekeyle “suç işlemek için örgüt kurmaktan” yargılanmamı istemişti.”

“Yeni versiyon iddianamenin düzenlendiğinin söylendiği tarihlerde 1 Haziran 2015’te beraat ettik. Aynı iddianame, aynı tapelerle 6 yıl sonra yine yargılanıyorum. Bu kez ağırlaştırılmış müebbet, 2970 yıl hapis, 160 milyar TL para cezası ile cezalandırılmam isteniyor. Şimdi ben soruyorum, ben nasıl bir savunma yapmalıyım? Benim için sorunun cevabı basit; insanların sahip oldukları hakları kullanması nedeniyle cezalandırılmaları istenemez. Dayanışma bir görevdir, suç değildir.”

“İddianamedeki delillerin hiçbiri kanuni değildir. Farklı suçlamalarla aynı suçtan iki kez düzenlenen aynı iddianame ne hukuka ne kanunlara ne de adalete uygundur. Ayrıca ‘hükümet istifa’ demek de suç değildir. Hukuksuzluklara dur demek meslek odalarının işidir. Taksim Dayanışma Platformu, demokratik ve meşru bir kuruluştur.”

“Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ortadan kaldırılması iddiasını tamamen, baştan aşağı, kendim için ve tüm arkadaşlarım için reddediyorum.”

“Devlet, çocuklarımızın ölmesine sebep olanları cezalandırmalıydı.

“Polis şiddeti ve iktidarın kışkırtıcı dili katalizör etkisi gördü. Toplum vicdanının itiraz sesi inanılmaz şiddetle karşılandı. Gençler öldü, gözlerini kaybedenler oldu. Kriminalize etmeye çalıştığınız Türkiye’nin en onurlu direnişi Gezi, bizim yarınımızdır.”

“Asıl suç, toplantı ve gösteri hakkının çok şiddetli polis müdahalesiyle engellenmesidir. Devlet bizlerle değil, bunlarla uğraşmalıydı. Devlet, çocuklarımızın ölmesine sebep olanları cezalandırmalıydı.Bugün burada yaptığım savunma daha önce yargılanıp beraat ettiğim Gezi davasında yaptığımın aynısıdır. Yaşamlarını yitiren tüm gençlerimizin anısı önünde saygı ile eğiliyorum.

Savunmam bundan ibarettir.”