Özer Topçu

Coronovirus günlerindeyiz. Korunuyoruz ancak, korunduğumuz şey mikrop. Gözle görülmüyor. Ne kadar korunsak ta somut bir korunma yöntemi mümkün değil. Asgari hasarla atlatma şansımızı, dini sömürenlerce, yine din zaafiyetinden kaçırdık.

Şubat ayında dünya bu salgını konuşurken hacca gitmeye izin verilmeseydi, hadi verildi oradan gelenler topluca gümrüklerde karantina altına alınsaydı, virüs tehlikesi haberlere düştüğü andan itibaren toplu taşımlar, düğünler, ibadetler, toplantılar yasaklansaydı, bu sorunu hafif atlatabilirdik. Hacı emicenin, hacı teyzenin sosyal statsü havasına, din bezirgancının ilkelliğine ülke ateşe verildi. Evde durmadı ki, hacı emice, hacı teyze. markete, bakkala, cumaya, hacı olduğunu göstermek için her herde boy gösterdi. Hapşırdı, şupkurdu, aksırdı, tıksırdı ve malum sonuç. Virüs tüm ülkeyi kuşattı. Ekmek almayalım mı, su almak için, sebze, meyve almak için markete gitmeyelim mi?

Gideceğiz ve tehlikeyi göre göre de gidiyoruz. Bir ay kendini sakla, bir defa zorunlu olarak çık, virus kapma ihtimalin yüksek.
Zaten kimse sokağa çıkmasın, herkes evde otursun deniyor ama, kurumlar açık. Kurumlar açık olunca o kurumlarda işi olan mutlaka gidiyor. Ehliyet bile değiştiriliyormuş. Kapatsana kardeşim nüfus idaresini. Doğanı öleni kayıt için iki kişi tur gerisini paydos et. Ama yönetim yetisi olmayan, planlama yapmayan, ahbap çavuş ilişkisiyle devlet yönetenler aleni bu süreci yönetemediler. Bu beceriksizliklerinden dolayı ülkemiz büyük tehdit altında.

İlk günden başlayan ülke düşmanlıklarının cezasını bu gün hem onlar çekiyor, hem de bütün ülke halkı. Kara gün akçesine bile okus pokus yapan bu iktidar, maalesef din sömürücülüğü yüzünden, felsefe dersine gerek yok, biyolojiye gerek yok, bilime gerek yok diye diye, trilyonları diyanete, bir o kadarını tarikatlara akıttı. Bilime damla damla damlayan ne varsa vanasını kapattı. İşte bu gün, bunun cezasını çekiyoruz.

Geç de olsa köprüde deliği gördüler. Camileri kapattılar ama, şimdi de herkesin ihtiyacını karşılayacak bilim yok.
Sorun budur. Ülkenin çıkmazı budur.

Buna rağmen hala o çukur akıllarından vazgeçmiyorlar. Coronavirus nedeniyle okulları tatil edince, evden eğitim başlatıldı.
Eğitim Bilişim Ağı (EBA) üzerinden yapılan ilk gün rol model öğretmeni yine türbanlı birisinden atadılar. Pedagoji biliminden uzak, o kafalarının arkasındaki, kini çocuklara kustular. Animasyon gösterimiyle Adnan Menderes vahşetini çocuklara seyrettirdiler.
Düpedüz edepsizlik yaptılar.

Ancak gelişen tepki üzerine ”Pardon yanlışlık oldu” dediler.
Yanlışlık olmadı. O pislik aklınızla, bir şey yapmak istediniz ama halk bu pisliğinizi gördü ve tepki koydu.
Tepkiden korktunuz.
Aynı Atatürk’ün heykellerini yıkmayı denediğiniz ve aldığınız o muazzam tepkiyi burada da aldınız ve Fırıldak gibi dönerek çark ettiniz.
Bunu çok yaptınız, şu corona günlerinde bile bu lanet aklınız aynı şekilde çalışıyor.
Tüm bu pisliğiniz ortalıkta dururken. Tele-1 ve Can Ataklı’yı lince kalkıştınız. Bu linci başaramayacaksınız. Bu halk size müsaade etmeyecek. Buna da ”pardon, bizi yanlış anladınız” diyeceksiniz. Milli Eğitim Bakanını linç etmek yerine Can Ataklı’yı öyle mi?
Alırsınız babayı….
İçiniz kinle dolmuş taşıyor ama, onu Can Ataklı yapıyor diye, besleme aktrollerinize, yetmedi RÜTÜK’e linç ettirmeye kalkıyorsunuz.Siz bu ülkenin bilimine ilimine ne yaptığınızın hesabını verin önce.

Coronovirüsü bahane ederek aklınızdaki faşizmi de ilan ettiniz. Bir taraftan HDP’li belediye başkanlarının yerine kayyım atadınız. Batırdığınız ekonomiyi, Coronovirus ile kamufle ediyorsunuz. Bu süreç bir coronoMC sürecidir.

Düşündüm sizi hangi sıfat ile tanımlayayım diye, bir çok şey aklımdan geçti ama en son ”sümük” te karar kıldım.
Sonra düşündüm, ne kadar canlı varsa doğada hepsinin ayrı bir misyonu var. Beden de bir dünya dedim, sümük de insanda olan bir şey, bakayım şu Egemen Bağış’n ayet indirdiği Google’ye dedim ve baktım.
Sümük muhteşem faydaları olan şeymiş meğer.
Sümük;
Solunum yollarının ilk koruyucudur.
Sürekli üretilen, günlük miktarı 500–1000 ml olup, İçerisinde %95 su, %3 organik maddeler enzimler proteinler ve %2 mineraller olan yapışkan bir sıvıdır.
Yoğunluğu ve yapışkanlığı ve asiditesi içeriğindeki maddeler ile ilgilidir ve dış hava şartlarına ısıya, neme ve mikrop varlığına göre değişkenlik gösterir. Kuruyunca kalın ve yapışkan bir kabuk halini alır.
Burun içinin nemli kalmasını sağlayarak solunum havasını nemlendir, ısıtır ve buruna gelen yabancı maddelerin, tozların ve polenlerin yapışarak tutulmasını ve mikropların öldürülmesini sağlar. Bir taraftan yeni sümük salgılanırken kirlenmiş olan sıvı burun içindeki gözle görülmeyen ince 7 mikron büyüklükteki tüycüklerin (silya) saniyede 250 ye varan titreşim hareketi ile arkaya, geniz boşluğuna doğru iletilip yutularak midede imha edilmesi sağlanır. Burun girişinde sümüğün yer değiştirmesi iki saat sürerken, iç ve orta kısımlarda 10 dakika gibi kısa bir sürede gerçekleşir. Böylece solunum havası akciğere mikropsuz, tozlardan arındırılmış sıcaklığı, vücut ısısına yaklaşmış ve nemlenmiş olarak iletilir.

Olmaz dedim. Yazık değil mi o güzelim sümüğe. O ismi size demeyerek sümüğün onurunu kurtardım.
Sonra dedim ki, bunlar olsalar, olsalar başka bir hücrenin mutasyona uğrayarak insan kılığında bize karışan virus olurlar.
Coronavirus ve akpvirussuz günlerin özlemiyle…
Salıklı kalın…