Özer Topçu

Koronavirüs, çok insan öldürdü, daha ne kadarımızın öleceği de meçhul. Ancak, koronavirüs bir bilinç taşıdı. Yitirdiğimiz aklı bize geri verdi.. Unutturulan aklımızın başımıza gelmesidir bu bilinç. Kapitalizmin yaptığı hiç bir faaliyetin, halkın, halkların faydasına olmadığı gerçeğini görmemizi sağladı. Şimdiye kadar kurulan sitemin çirkinliğini bize bir bir gösterdi. Bunu gösterirken, kapitalizmi var edenlere de ”halkın olmadığı yerde siz hiç bir şeysiniz” olgusunu gözüne gözüne soktu.

Bu gün, koronavirüsün kasıp kavurduğu bir süreçte, ülkem insanlarının bununla mücadele eden sağlıkçı ve diğer görevlilerin ve hatta iktidarın işini kolaylaştırıcı katkılar sunmalıdır. Buna muhalefet partileri de dahildir. Her gün iktidarın aleyhine yazı yazan ben de bu bilinçle hareket etmeliyim. Ancak, bir taraftan da nelerin olup bittiğini gün gün izleyerek, bu süreci mercek altına almalıyız.

Coronavirüs, bilimin bu denli geliştiği çağda dinlerin gereksizliğini gözler önüne serdi. Şimdi camileri kapatıp dermanı doktorda arıyorsak geleceğin her şeyi bilimdir. Dini, insanların sadece iç dünyalarında yaşattıkları bir ritüel olarak görmenin yeterli olacağı herkesçe görülmüştür. Devlet dine dayalı hiç bir faaliyette bulunmamalı, bütçe ayırmamalı sonucu net olarak ortaya çıkmıştır.

Dünya genelinde neo-liberalizmin çöktüğünü hep birlikte gördük. Ulusal devletlerin ve Uluslararası dayanışmanın önemini net bir şekilde kavradık.

Ülkemiz özeline dönersek, cumhurbaşkanlığı sisteminin çöktüğünü, koronavirüsten sonra bunu ülkenin birinci maddesi olarak gündeme alacağımız bir ihtiyaç olarak görülmektedir. İktidarın koronavirüs mücadelesi esnasında bile milli durmadığı, ayrımcılık yaptığı, bütüncül bir seferberlik yerine, ben bilirim, benim bildiğim doğrudur dayatmasını sürdürdüğü net olarak görülmektedir. İktidar, din ve futbol suistimali yüzünden koronavirüs mücadelesini başlamadan kaybetti. Bundan sonra bütün yük halkın sırtındadır. Ne kadar duyarlı olursak, o kadar az öleceğiz, ne kadar vurdum duymaz olursak o kadar çok öleceğiz. Hacılar ile ülke geneline bu virüsün dağılması diyanet ve tarikatların iktidar üzerindeki etkilerinden kaynaklanmıştır. Koronavirüs sonrası bunların hepsi halkın terazisine konulacaktır.

Sol liberalizm çöktü, bir de. Ülkemizin güçlü olması için ne zaman üretimden bahsetsek, bizlere ”ulusalcı” yaftasıyla, sanki ulusal bağımsızlığı savunmak faşistlikmiş gibi gösteren o dangalakların bütün savundukları boşa çıktı.

CHP’nin, partisinin logosunda olan altı oku savunamadığı ortaya çıktı. Bu ok’lardan birisi olan devletçiliği savunmak yerine, çağı geçmiş bir ideoloji gibi gösteren neo’cuların aklına uyarak, hala bu gün bile devletçilik ilkesini ağzına alamadığını gördük.

Tam Bağımsız Türkiye diye yola çıkan, bir kısmının tam da bu gün 30 Mart 1972’de Kızıldere’de haince katledilen 68 kuşağının, Mahir ve Deniz’lerin ne çok haklı oldukları ortaya çıktı. İdam edilen üç fidan ve Kızıldere’de katledilen on’ların fikirlerinin bundan sonraki süreçte ülke yönetiminde olacağını gördük.

30 yıldır yazdığım, bunun 10 yılı aşkın süredir sosyal medyada yazdığım her şeyin doğru olduğunu gösterdi bu virüs… Gezi’ye Giden Yol kitabımdaki bütün tespitlerin, bütün öngörülerin sağlamasını yaptı bu koronavirüs.

Bu güne dönersek, iktidara yönelik saldırmayı bırakıp, bu süreci milli seferberlik şeklinde görerek, bilim insanlarının telkinleri doğrultusunda davranarak bu mücadeleye pozitif katkı sunacağız.

İleriye dönük ise, şimdiye kadar yaşamın her alanında örgütlü olan bu sistemi, bir günde bozup, yerine yenisini kuramayacağımıza göre, ulusal bağımsızlığımızı öne çıkartan bir sistemi yavaş yavaş yaşama geçirecek iktidar hazırlığına başlamamız bir sorumluluk haline gelmiştir.

Sağlıklı ve umutlu günler dileğimle…