Özer Topçu

Bilim denince iş orada bitmiyor. Bilim var bilim var. Mesela bana göre iki bilim var. Peşinen söyleyeyim, iki bilimde dinleri redderler. Ederler de, bunu deklere etmezler. Çünkü dinler, at sürücüsüne kamçı ne ise, devlet yönetenlere din odur. Bu iki bilimden birisi dinlerin insanlığa etkisinden faydalanır bile. Diğeri de onca işi varken din tartışması batağına düşüp orada debelenmek istemez.

Neden iki bilim  derseniz;

– İlki, egemen güçlerin talimatları doğrultusunda çalışır, dünya ülkelerinin yöneticileri ile dayanışma içindedir. Egemenlerin halklarını daha profesyonelce sömürmesi için araştırmalar yapar, teoriler yazar, projeler üretir, pratiğini devletlerle birlikte uygularlar. Bunların çalışmaları çoğunlukla gizlidir.

– İkincisi ise masum olanıdır. Devletlerin halklarına  göstermeleri gerektiği alanlarda çalışırlar, egemenlerin egemenliklerini riske sokacak buluş, icat yaparlarsa ya devlet onu kadük eder, ya da elinde tuttuğu diğer organizasyon bilim insanlarınca etkisizleştirilir.

Bütün bilim dallarında işleyiş budur. Dolayısıyla aynı şey TIP bilimi için de geçerlidir. Örneğin, hiç bir  TIP doktoruna Aspirini yok edecek bir ilaç icat etmesine izin verilmez. Demin iki başlıkta tanımladığım birinci katogoriye giren kesim kapitalizme para kazandırmak için yapmadıkları kepazelik kalmaz. Dünya insanlığını hastalık üreterek ilaç bağımlısı yapıp, ilaç satmak için yapmadıkları kepazelik kalmaz. İkinci katogorideki o masum TIP insanları da insanlığı bu hastalıklardan kurtarmak, acılarını azaltmak için nasıl canhıraş çalışırlar. Devletlerin onlara biçtikleri alan da o kadardır. Bütün kilit noktalara birinci kesimin elemanları yerleştirilir, ikincı kesim bilim insanları pasif görevlerde yok edilir. Hasbel kader bir icatları da olursa, aleni ona çökülür ya öteki taraftan birileri sahiplenir, ya da icat saklanır. Daha olmadı icadı yapan faili meçhul bir şekilde öldürülür.

Demem o ki, dünya bilimi ikinci tanımdaki bilim insanlarının elinde şekillenmiş olsaydı, dünya kardeşliği çoktan kurulurdu. Dünyı mafya gibi yöneten emperyalist oluşum, güvenliğinden, üretim alanlarına kadar insanları kendisine kul köle yapacak gayri ahlaki yöntemler kullanarak yönetmektedir. Bütün ürettiği ürünlere insanlığı kontrollü hastalıklar üreterek, bir taraftan ilaç satarken, bir taraftan da diğer devletler ile işbirliği anlaşmaları adı altında yasalarını kontrolünün altına almaktadır. Bütün özelleştirmeler bu silsile ile gelişmiştir. Dolayısıyla sağlığın özelleltirilmesi de bu zincirin bir halkasıdır. Sonuç olarak, bizim ülkemizi yönetenler de, bu dünya çetesinin himayesine girmiştir. Sağlığın özelleştirilmeye başlaması da bu faaliyetin bir sonucudur.

Bu gün sağlıkla övünülüyorsa, henüz özelleştirmenin tam gerçekleşmediğindendir. Eski sistemin yani cumhuriyetin kurduğu o sağlam altyapı sayesindedir.

Bana göre koronavirüsü de, birinci sırada tanımladığım çete bilim insanları üretti. Devletlerin bilgisi dahilindedir. Bizim ülkeyi yönetenlerin de haberdar olduğuna inanıyorum. Dünyayı bir açık labaratuvar yapma planıydı ve bu süreç bir tatbikat olarak kullanıldı. O masum TIP insanları da diğer insanlık düşmanlarının pisliğini canhıraş temizlemeye çelışıyorlar.

10 Yıldır koronavirüsün geleceğini tartışan dünyanın “aman çok hazırlıksız yakalandık”  demelerine çocuk bile inanmaz. İyi niyetli durum olsaydı koskoca Amerika, Avrupa maske hazırlığı bile mi yapmazlardı?

Dünyada her yıl, koronadan ölen insan sayısı kadar insan zaten gripten ölüyormuş. Bu yıl belki bunu müdahale ile biraz artırmışlardır. İnsanlığı eve kapatarak dünya insanlığını bir merkezden yönetmenin tatbikatı olduğu inancını taşıyırorum.

Bizim ülkemizin özeline gelince, Sağlık Bakanlığı ile Türk Tabipler Birliğinin uyuşmazlığı şimdi daha net anlaşılır oldu sanırım. Yukarıda bahsini ettiğim bilimin iki şekilde konuşlanmış olmanın tezahürüdür bu uzaklık. Türk Tabipler Birliği ne diyorsa doğrudur. Gerçek bilim onların söylediğidir. Sağlık Bakanlığınınki dünya çetelerinin istikametidir.