İyi Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in:
“EKREM İMAMOĞLU ŞEYTAN TAŞLAMAKTAN NAMAZA VAKİT BULAMIYOR” sözünü dinleyip, hatta bugünkü gazete manşetlerinde okuyunca, 10 yıl önce Adana’da Adanalı taksicinin bana yanıtı aklıma geldi.

Bir şirketin bağımsız denetimi için Ömer Atik arkadaşımla Adana’daydık. Sabah otelden çıkıp bir taksiye bindik. Taksici ana yolların trafiğinin yoğunluğu nedeniyle bizi mahalle aralarından götürüyordu.
Mahalle bana sanki bir yerlerden tanıdık gibi geliyordu. Taksiciye bu mahallenin adını sordum ve o yanıtlamadan ben:
“Yoksa burası Teneke Mahallesi mi?” dedim. Yanılmamıştım.
Taksici:
“He abi aynen öyle, burası Teneke Mahallesi” dedi.
Bu defa taksiciye:
“Ha şu Hanımın Çiftliği TV dizisinin çekildiği mahalle öyle mi?” diye sorunca taksici:
“Abi ben çiftliği bilmem ama burası Teneke Mahallesidir” dedi.

“Yahu kardeşim nasıl bilmezsin, TV’de dizi halinde yayımlanıyor ya, hani şu Orhan Kemal’in Hanımın Çiftliği adlı romanı var ya işte o. Senin memleketini ve insanlarını anlatıyor. Çok meşhur bir yazarın çok meşhur bir romanı. Dizi de çok harika… Sen izlemiyor musun yoksa?” diyerek biraz daha geniş açıklamada bulundum:

“Hani şu 1950’lerin Adana’sında geçen bir hikâye. Yazar Orhan Kemal’in aynı adlı romanından uyarlanmış. Dizide Güllü var, bölgenin zengin ve güçlü toprak ağası Muzaffer Bey var. Güllü onun çırçır fabrikasında çalışan köylü kızı. O fabrikada makinecilik yapan Kemal var. Güllü Kemal’e sevdalıdır. Güllü’nün babası Cemşir Güllü’yü zengin ağaya satma peşindedir. Muzaffer Bey’in yeğeni Zaloğlu lakaplı Ramazan var. Güllü’ye göz koymuştur. Güllü’nün babası Cemşir, Berber Reşit’in de kışkırtmasıyla Güllü’yü Zaloğlu ile evlendirmeyi kafasına koyuyor. Bu planlarından habersiz olan Güllü ve Kemal bir kaç ay sonra evlenmeyi planlamaktadırlar. Seyahatten dönen Muzaffer Bey Güllü ile tesadüfen fabrikasında karşılaşır. O günden sonra köylü kızı Güllü’nün kaderi değişiyor…”

Adanalı şoför bütün bunlardan haberdar olmadığını biraz mahcubiyetle biraz da “Cehaletimi affedin abiler” dercesine şu anekdotla kendini ifade etmeye çalıştı:

“Ağabeyler belli ki siz okumuş, görmüş, geçirmiş insanlarsınız. Oysa biz öyle mi? Rahmetli babamı bazı konularda eleştirirp sıkıştırdığımızda ‘Oğlum durun hele, ne yapayım yani, şeytan taşlamaktan ibadete zaman mı kalıyor’ derdi.
Ben de işte aynen öyleyim ağabey, şu meret ekmek teknesinde çalışmaktan roman okumaya, TV’lerde dizi izlemeye vakit mi kalıyor?

SMMM Gökhan DEDE