BU BİR DERS DEĞİLDİR
DİL BİLMECELERİ
‎1/‎
Ben de seni seviyorum derken ne demek istiyoruz ?‎
Seni seviyorum diyene karşılık mı veriyoruz; yoksa, Ayşe, Fatma, Hayriye seviyor, ‎ben DE seviyorum mu diyoruz. Eğer, ‘Seni seviyorum” diyene karşılıksa sözümüz, ‎Ben DE seni seviyorum, deriz.‎
Yok, Ayşe, Fatma, Bahriye, yani başkalarına gönderme varsa, sözlü anlatımda ilk iki ‎heceye, (ben de) yapılan vurgu ve tonlama sorunu çözer. Yazılı anlatımda bu olanak ‎olmadığı için, “Seni, ben DE seviyorum” biçiminde yazmak doğrusudur.‎
Bakın, bir durum daha çıktı ortaya. “Seni, benDE seviyorum” biçimde bitişik yazılır ‎‎”Benim olduğun zaman seviyorum seni demektir. “Seni, ben DE seviyorum ‎biçiminde ayrı yazılırsa, başkaları seviyor ama ben DE de seviyorumdur.‎
Kendine mukayyet ol, aklım senDE kalmasın. Biz burada rahatız. Gözün arkaDA ‎kalmasın. Birazcık dikkatle, ayrı – bitişik yazılan “-de”ler konusu da sorun olmaktan ‎çıkar.‎
Ha, bir de “Seni seviyorum” diyene, “ben de” diye karşılık verme saçmalığı var. Bu ‎‎”Beni ben de seviyorum” komikliğidir.‎
Duyduğum, okuduğum birtakım tuhaflıklar, söyletti bunları. Hani, az ile saz hikâyesi ‎işte. Sevgiyle efendim.‎
‎2/‎
‎”Ne akla ne mantığa sığmaz.” Bu söz, düşünülenin tam tersini söyler. ikisine de sığar ‎anlamı taşır. Oysa söylenmek istenen: “Akla, mantığa sığmaz” ya da “Ne akla sığar, ‎ne de mantığa sığar” ya da “Akla da sığmaz, mantığa da sığmaz”‎
Evrendeki herşeyin olduğu gibi, dili de matematiğe dayanır. İki “ne” iki eksi ‎‎(olumsuz) olduğu için, çarpımları, artı (olumlu) olur. Sonra gelen “sığmaz” da eksi ‎‎(olumsuz)dir. Artı ile eksinin çarpımı eksi (olumsuz) olur. O nedenle, murad edilen ‎anlam çıkmaz. “Sığar” artı (olumlu) dır. Eksi ile artının çarpımı eksi olur. “Ne akla ne ‎mantığa sığar” biçim olarak olumlu, anlam olarak, olumsuzluk bildirir. Bu sözle ‎söylenmek istenen de budur.‎
Matematik diliyle söylersek:‎
eksi × eksi = artı × eksi = eksi.‎
eksi × eksi = artı × artı = artı. ‎
Benzer bütün anlatımlar için geçerlidir. Saygımla efendim.‎
‎3/‎
Şu  -li ekiyle türemiş adlar var. Söz gelimi, Dünya, şu altında, üstünde, uçurumumda, ‎cehenneminde yaşadığımız yamuk yuvarlağın adı; dünyalı, orada yaşayanların ‎adıdır. Anlamları, kavramları farklıdır. Onun için, yazarken, -li eki, kesmeyle (‘) ‎ayrılmaz. Yani, -li ayrılmaz; dünya’lı değil, dünyalı.‎
Türkçe’de bütün ekler, ince seslidir. Eklendiği sözcüğe, ses uyumuna göre ‎biçimlenir. Yani, -lı, -lü, -lu, -er, -ar, -ür, -ur, -ıl, -ül, -ul, -da, -dü, -du ve benzeri ekler ‎yoktur. Ses uyumu gereğidir, ulandıkları biçimlenir.  Saygımla efendim.‎
‎ 4/‎
Dil, doğal, canlı bir varlıktır. Evreniyle, doğasıyla hayatı anlatır. Yaşamda var olan her cismin, her durumun, her halin dilde bir karşılığı vardır.‎
O argo, bu ayıp, şu küfür derseniz, dili, Hoca Nasrettin’in kuşuna çevirirsiniz.‎ Hani, Hocaya mal edilir: Leyleğin gagasını, bacaklarını keser ‘Hah, şimdi bir kuşa ‎benzedin” der ya işte aynen o hesap.‎Daha önce de yazdım birkaç kez. Küfür, yerinde söylenmeyen sözdür.‎
Halk düşmanı, kişisel çıkarları, ihtirası yüzünden, insanlara zulmeden, ülkeyi satan, ‎yaşamı çekilmez kılan: yurdu, ulusu için inanılmaz işler yapan, yurtseverliği, ‎büyüklüğü, düşmanları tarafından bile kabul edilen insanlara sövüp sayan, olmadık iftiralar atan soysuzlara, sayın demek, övgüler düzmek, bütün ‎bir topluma, bütün insanlığa hakarettir.‎
Bırakın şu dili kuşa çevirip değerleri, kavramları ters yüz etmeyi. Edepli olacaksanız, ‎önce, varlığın kimliği olan dile karşı edepli olun. Edep adına en büyük edepsizliği yaptığınızı görün artık.‎
Bilal Kayabay