Bir partiye oy mu atacaksın?
O partinin soyuna sopuna bakacaksın önce.
Bakacaksın çünkü, bu ülkede demokrasi iç dinamikleriyle gelişmedi.

Maraba İmparatorluğu Osmanlının var oluş sebebinde ne İslam, ne Türklük ne de başka amaç vardı. Onun bir sarayı vardı, sarayın şatafatlı yaşamına çokça para gerekiyordu. Her parası bittiğinde, kasası zengin bir ülkeyi işgal edip, ganimete el koyuyor, ne haliniz varsa görün diyordu oranın halkına. Bu yüzden aç kalan halklar mecburen tarıma yöneliyordu. Yok efendim Osmanlı hoşgörülüymüş, kimsenin dinine, diline karışmazmış zırvaları şimdiki dangalakların icadıdır. Osmanlı bir ülkenin dinini, dilini değiştirmek için para harcamak istemiyordu, hepsi buydu.

Dolayısıyla işgal edeceği ülke kalmayınca da para bitti. Osmanlı’da battı. Mesele bundan ibarettir.
Osmanlı batınca doğal olarak da gereksiz olan hilafet de kaldırıldı. Çünkü artık cumhuriyet vardı.

Cumhuriyetin kurucu iradesi demokrasinin kurulması için burjuva ve proletarya nın olmasının gerektiğini bildiği için önce bu iki kesimi yaratma derdine düştü. Kendi iç dinamikleriyle demokrasinin şekilleneceğini biliyorlardı ve gereğini de yaptılar. İkinci Dünya savaşı sürecinde genç cumhuriyet hafif bir zora düşünce de ABD devreye girdi. CHP içinden bir kaç kişiyi ayartarak size demokrasi lazım, gerekçesiyle onlara destek verip Demokrat Partiyi kurdurdular.

Demokrat Partiyi ABD kurdurmuştur.

Karşı devrimin başlamasıdır bu partinin kurulması. Din istismarcılığı üzerine kurulmuş bir partidir.
1950 Yılında da iktidar yapmıştır DP’yi.
Bolca para desteği vermiş, o şaşaalı çıkış ülkenin anasının ağladığı gündür, esasında.
Yüksek faizler ile uzun vadeli paralar vermiş, bunlar da bu bol para ile halka takiye üstüne takiye yapmışlardır.

Cumhuriyetin kimyasını bozmak ile işe başlamış, eğitim sisteminden sağlığa kadar her şeyi kendi teknik insanlarıyla yeniden şekillendirilmiş, halk ise bunları devrimlerin devamı sanmıştır. Zaten de öyle aktarmışlardır.
Oysa cumhuriyetin altı oyuluyordu.
Alınan yüksek faizli kredilerle halkın bazı ihtiyaçları sübvanse ediliyor, üretim yapan fabrikalara gerek yok, ben size daha ucuza ürün veririm diyerek, yeni fabrikaların açılmasını engelliyor du.
Cumhuriyetin çok kısa zamanda kat ettiği yol artık emperyalistlerce kesilmişti.
Ülke fabrika yapamaz olmuş, uçak fabrikası bile kapattırılmıştı.
Çokça para veriyor, çokça yol yaptırıyor, çokça kamyon satıyordu.
Demir Yolu yapımı adeta durdurulmuştu. Çünkü Mustafa Kemal ülkeyi örümcek ağı gibi demir yollarıyla öreceğiz demişti. Altyapısı sağlam kurulmaya başlayan ülkemizi, bu Adnan Menderes hükümeti konsomatris haline getirecek ekonomi sistemine götürecekti.

600 Yıl maraba olan, cumhuriyetle kulluktan çıkan ama kulluktan çıktığının bile farkına varmadan böylesi talihsizlik yaşanıyor ve sanki, seçim sandığını Adnan Menderes koyduğu için tüm bu hakları o vermiş gibi bir algı yaratıldı ve halk başına örülen çorabı göremiyordu. Adnan Menderes ABD’nin şatafatlı propagandasıyla gönüllerde taht kurdu ve ülkenin dibine dinamitleri yerleştirdi.

Sen fabrika kurma ben daha ucuza mal veririm.
Bizim ülkemizi yıkan felsefe bu bir cümledir.
Fabrika artık kurulmadı bu coğrafyada.
Nüfus arttı.
Cumhuriyetin kurduğu fabrikalardan başka fabrika yok.
İnsanlara iş lazım.
Demokrat Partili olursan sana fabrikada iş veririz meselesine getirdiler.
Bir Demokrat Partili milletvekilinin gönderdiği herkese iş verme süreci başlatıldı.
Fabrika da 500 kişi çalışma kapasitesi varsa, oldu 3000 kişi.
Fabrika nın müdürlüğüne ve yönetimlerine de emekli generalleri doldurdular.

Bu davranışlarıyla iki şey yaptılar.
1- İş vererek halkı sağcılaştırdılar. Abdestinde, namazında, bayrağını da seviyor eh buna iş verilir diyerek, istedikleri tip vatandaş yarattılar.
Oysa ABD’ne ne senin dininden, milliyetinden. Önemli olan güdülmesi kolay bir tür insan yaratmaktı. Onu yaptılar.
Abdestinde namazında, bir de vatanına, bayrağına bağlı.
Sanki cumhuriyeti kuranlar bu ölçünün dışındaymış gibi bir algı ile sağcı bir halk yaratmanın derdine düştüler.
Demokrat Partili bir milletvekili ”hamiline” bir kartvizit göndermiş ise, işe alınmıştır.
2- Fabrika açmayarak ve gereğinden fazla insanı o fabrikaya alarak fabrikanın iflasını kolaylaştıracaktır. Zaten amaçları da fabrikaları zarar ettirerek özelleştirmeye hazırlamaktı…
Gün geldi, bu fabrikaların hepsi patladı.
Dışarıdan borç alıp, fabrika işçilerinin paralarını ödemeye başladılar.
Çalışanlar da sağcıydı, iflas ettirenler de sağcıydı.
Bu ayak oyunlarıyla ülke yönetmeye kalkanlar Demirel’in Adalet Partisi İle, Turgut Özal’ın ANAP’siyle sürüp gitti.
Sonunda Turgut Özal özelleştirmenin çok yararlı bir şey olduğunu bile anlattı ve bu zavallı halkı ikna etti.
Yani bu emperyalist güç öyle bir oyun kurdu ki, bu halk sonunda ölüm kuyularının olacağı oyunun figüranlığını kabul etti.
Adnan Menderes sağcıydı. Onu destekleyenler de sağcıydı. Süleyman Demirel sağcıydı, onu destekleyenler de sağcıydı. Turgut özal sağcıydı, onu destekleyenler de sağcıydı.
AKP, onların hepsinin mirasçısıydı. O da ABD’nin desteğiyle kuruldu. Bu hepsinden çok müslümandı. Öbürleri biraz az müslüman oldukları için yediler içtiler, ülkeyi batırdılar diye bir propaganda ile, müslüman dini bütün bir iktidar, yemeyerek, içmeyerek, ülkeyi uçuracaktı.
Halk oy verdi.
Çünkü sağcılaştırılmış bir halk vardı.
AKP seçimleri kazandı.
Müslüman dı, dolayısıyla sağcıydı.
Halk da sağcıydı.
Kazandılar.
ABD, Adnan Menderes ile diktiği, Süleyman Demirel’in barajlarında sulayıp büyüttüğü, Turgut Özal’ın bütün şartları hazırladığı meyveleri toplayacak tı.
AKP sayesinde satılmadık bir tane fabrika kalmadı.
Fabrikalarda işlenen ürünlerin yapıldığı tarım kökten bitti.
ET ve Balık Kurumunu satarak hayvancılığı da bitirdiler.
Sanayi öldü.
Tarım öldü.
Hayvancılık öldü.
Kim yaptı?
Sağcı iktidarlar, önce sağcı halk yarattılar.
Sonra hep birlikte ülkeyi emperyalistlere peşkeş çektiler.
Kimdi onlar?
Sağcılar.
Hani solcular vatan hainiydi?
Öyle demeselerdi bunca halkı sağcı yapamazlardı.
Önce ülkesi adına canhıraş çırpınanları ”vatan haini” ilan ettiler.
Sonra da halkı sağcılaştırdılar.
Şimdi?
Halk bu ”sağcı” soytarılığını bırakacak.
Yoksa ülkenin başka kurtuluşu olamaz.