Özer Topçu

Takriben 20 gündür memleketim Artvin’de idim. Tabi zamanımın çoğunu Şavşat’da geçirdim. Şavşat’a hangi mevsim gitsem benim baharım o zamandır. Mutlu oluyorum. İçimde milyonlarca fırtınalar kopuyor. Bilgisayarımı götürmedim, yazmaya başlarım diye. Yine de telefonla yer yer iğneyle kuyu kazmadan edemedim.
Şavşat’a dair çok yazılacak var, hangi konuyu ele alsam sayfalar tutacak. Ancak Şavşat’ın özeline o kadar yazı yazmayı düşünmüyorum. Detaylandırırsam tabi kalpleri de kıracağım. Bunu yapmamaya özen göstereceğim çünkü biz kişileri değil, sistemi anlatmaya çalışıyoruz. Olumsuz kişiler ve kişilikler de bu sistemden besleniyor.

Çok güzel insanlara dokundum. O güzel insanların yüzü hürmetine Şavşat hala geleneksel politik ahlakı, adabı bağrında taşıyabiliyor.

Şavşat’da yaşamak zor. Her şey çok pahalı. Buna rağmen kalifiye eleman maalesef yok. Her meslek grubunda bunu net olarak görüyorsunuz. Ticaret ”ister al ister alma, arzun bilir” tarzında işliyor. Fiyatların pahalı oluşunun Şavşat esnafından değil, satıcı plasiyerlerden kaynaklandığını net olarak gördüm. Burada üreticiden tüketiciye kooperatifler vasıtasıyla örgütlenmenin bir ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Bu yöntemle Şavşat halkının cebinden %50 daha az para çıkacağına inanmaktayım. Şavşat’da her fert bir lidermiş gibi davranmasına rağmen, sorunlar yumağı içinde debelenip durmaktalar.
HES ile ilgili iki etkinliğe katıldım. Veliköy’dü birisi, diğeri Köprüyaka. Veliköy halkı direne direne kazanmış ve o gururla köylüler toplantıdaydı. Köprüyaka’da ise duyarlı arkadaşlarımızın mücadelesiyle Susuz HES danıştayca iptal edilmiş, ona rağmen, bilirkişinin geleceği gün her köye orada olmaları gerektiği anlatılmasına rağmen köylüler yoktu. Toplantıya katılanlar bizim gibi Artvin dışında yaşayan duyarlı insanlardı. Çok az da orada yaşayan yine bizim arkadaşlarımızdı. Bütün yaşamını HES’ler le mücadeleye adayan dostum Halis Yıldırım’ın kalkıp İstanbul’dan gelmesine rağmen, orada yaşayan, hayvancılık ve tarım yapan halk katılmadı. Oysa o derelerin susuz kalması orada yaşayanları vuracaktır.
Zaten bütün kurgu; Artvin geneline hizmet etmemek, orada yaşamı zorlaştırmak ve insanların orayı terk etmesini sağlamak üzerine planlanmış.
Artvin halkı bunu kavramalı ve yaşam alanlarına sahip çıkmalıdır. Aksi durumda, o kentlerde karın tokluğuna çalışacak, başkaları gelip buraların sefasını sürecek.

Şavşat ormanlarında aşırı kesim yapılmaktadır. Gerekçe köknar ağaçlarındaki bir hastalık gösterilmekte…
Oysa bu hastalık yıllardır var ve hastalığa ilaç bulmak yerine ormanı katletmeyi daha uygun görüyorlar. Ormanların kesimine özel şahısları da sokmuşlar ve ciddi anlamda bir orman yağmacılığı söz konusu. Her köyde Orman İdaresi ile işbirliği halinde insanlar türemiş. Şavşat ormanları ciddi anlamda yağmalanıyor ve ileride büyük erozyonlar ve sel felaketleri bizi bekliyor.

Şavşat’ın bir önemli sorunu da yol sorunudur. Şavşat’a devletin yolu yoktur. Deriner Barajı yapımında kullanılan servis yolu ile ulaşım yapılmaktadır. Her yıl bir kaç kişinin üzerine ya taş düşerek, ya da sele kapılarak yaşamına son veriliyor. Şavşat Halkı on yıllardır baraj yapılıyor diye, saatlerce yollarda bekletildi. Bunca cefayı çeken halkın elektrik faturalarına bile devletin katkısı yoktur. Elektrik gelirinden bir pay ayırıp, köy yolları yapılmamaktadır. Köy yollarında yolculuk etmek adeta işkencedir.

Köy okulları kapatılmış, köyleri boşaltma politikası olan bu uygulamanın bir an önce sonlandırılması gerekiyor.

Herkesin uğrak yeri olan Karagöl işletmeci adı altında birilerine peşkeş çekilmiş onun keyfine göre inşaatlara göz yumuluyor, gölü işletmesi gereken Milli Parklar müdürlüğü adeta seyirci konumunda seyrediyor.  Her araçtan giriş ücreti alıyor bir de.

Yörede yaşayan halkın yığınla sorunu varken, onlar günlük yaşam içinde bunları ne görüyor, ne de görmek istiyor. Bireysellik almış başını gidiyor. Muhtarlar bunları görmek ve dile getirmek yerine kaymakamın yalakası olmuş durumda. Birkaç para sahibi olan kimseler adeta at oynatır olmuşlar Şavşat’da…
Tüm bunların müsebbibi din tüccarı, devlet yönetmekten aciz insanların ülkeyi yönetiyor olmasıyla ilgilidir.
Sen ülkenin en önemli hastanesi olan Heybeli Adası Sanatoryumunu diyanete ver. Bu salgın sürecinde böylesi ahlak dışı davranışı da ancak bunlar yapabilirdi.

Doğu Akdeniz sorunu diye bir sorun yoktur. Emperyalistlerce çıkartılan bir sorun vardır. Türkiye bu proje de emperyalistlerin politikasını uygulamaktadır. Orada gerçek dışı sun’i bir sorun yaratıp, Akdeniz’de at oynatacak emperyalistlere hem Türkiye, hem de Yunanistan başrol oynamaktadır. Libya ve Mısır ise yardımcı oyunculardır.
Rusya ve ABD, Akdeniz konusunda 4 Yıl önce anlaştılar. Ne istiyorlarsa o olacak. İt dalaşları işin göstermelik yanlarıdır. Halkları kandırma yöntemleri diyelim…

Artvin’de kaldığım sürede kentlerde yükselen corona salgını ülkenin birinci sorunu olmasına rağmen, buna çare bulmak yerine, çeşitli sun’i gündemler yaratıp, halkı oyalama girişimleri maalesef artık sırıtıyor. Gündem yaratacağız diye saçmalamaya başladılar. Sosyal aktiviteler ve okullar yasak, camilerde namaz kılmak, AKP mitingleri, düğünleri, üye kayıt toplantıları serbest.  AKP iktidarının en belirgin özelliği de bu bölücü, ötekileştirici tutumudur. Onu diğer partilerden ayıran özellik budur. MHP mi? O zaten AKP deliklerine yama olarak dikilmiş bez parçasından başka birşey değil.