Eskiler: “Hem kel hem fodul” halk da: “Hem suçlu hem güçlü” der böylesine.‎ Diyanetin başı zat, Ayasofya’daki kılıçlı şovunda “Vasiyeti çiğneyeni, Allah, lânetler diye, aklınca, Atatürk’e saldırırken, kulluğunu yaptığı kapının, Atatürk’ün vasiyetini ‎çiğneyip mirasını yağmaladığını görmezden geldi.‎

 

Şimdi de ahrete inanmayanlar her kötülüğü yapar diye akla, izana vicdana ziyan, ‎sadece, kendi kör aklına, sağır vicdanına uyan sözü yumurtladı.‎Efendi efendi, o senin ahrete inan IŞİDLİ kuduzların değil mi ahret adına, salyalar ‎saçarak, Allah-u Ekber nidalarıyla kestikleri kellerin görüntülerini dünyaya yayanlar.‎

 

Aynı yandaşların, din kardeşlerin değil mi ocakları söndürüp kadın kız çocuk, ‎demeden pazarlarda, mal gibi satanlar.‎ Senin ahrete inan yandaşların mollalar değil mi yurtlarda, vakıflarda, kız oğlan ‎demeyip çocuklara tecavüz edenler. “Oğlan çocuklarla eğleşmek, dinimizde var. ‎Buna, bademleme denir; laikler bunu taciz tecavüz olarak görür”  fetvasını verenler, ‎senin taifen değil mi. Peki seni, “bademleme yöntemiyle” yetiştirenler, kimler.‎

 

Atatürk’ün çiğnenen vasiyetine, IŞİD’İN vahşetine, tecavüzcülerin rezaletine, kul hakkıyla abat olanların zilletine böylesine kör olmanı sağlayan hangi çıkar.‎ Hangi inançlı insan, bu kadar rezalete, kulak tıkar, kör bakar.‎ Mevki makam, safahat ihtişam uğruna hangi vicdanlı, imanlı kimse böyle şeyler ‎zırvalar. Uyan ey dünya malına tapan, gafletten uyan. Sanma böyle sürer, devran.

 

FUKAHA

Allah’ı yalanladılar

hurafeyi dayadılar

acıya kana boğdular

 

Kustular onca zırvayı

bir bir kazığa vurmalı

şu zındık fukahayı‎

Bilal Kayabay