Haber: Sami Özçelik

15032218_10154689681578674_3484470836712600824_nADD Artvin Şubesi Başkanı Av. Ayla Varan, Türk Kadını’nın bir çok Avrupa ülkesinden önce seçme ve seçilme hakkını elde ettiğini, bunun tek ve en büyük mimarının ise Mustafa Kemal Atatürk olduğuna vurgu yaptı. Başkan Varan, kadınların kendilerine verilen bu hakları yeterince kullanmadığını, her geçen gün verilen hakların bir bir elinden alındığını, siyasette nüfus olarak yarı yarıya olmasına rağmen temsilde ise %15’e bile çıkamadığını belirterek şu ifadelere yer verdi;

“Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanıyan Anayasa değişikliğinin kabulü ve aynı zamanda Dünya Kadın Hakları gününü kutlamaktayız.

8 Ekim 1934’de kabul edilen ve 5 Aralık 1934’de yürürlüğe giren son yasayla da kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanındı. Teşkilat-ı Esasiye Kanununun 10 ve 11. maddeleri değiştirilerek kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. İsmet İnönü ve arkadaşları tarafından verilen ve seçim kanununda değişiklik yaparak, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan önerge TBMM’de kabul edildi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, 1926 – 1934 yılları arasında gerçekleştirilen Atatürk Devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir.

Bu konuda yapılan yasal düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti’nde toplumsal alanda yapılan en önemli yeniliklerdendir ve birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir. Fransa ve İtalya’da kadınlara 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır.

15037261_10154689676668674_3650311380420653705_nAtatürk’ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930’da belediye seçimlerinde seçme, 1933’te çıkarılan Köy Kanunu’yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934’te Anayasa’da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları tanınmıştır.

Eski Türk Devletlerinde kadınlar aile hayatında, mirasta, devlet yönetiminde hak sahibiydiler. Osmanlı Devleti’nde ise İslamiyet’in de etkisiyle kadınlar birçok sosyal, kültürel ve siyasi haktan mahrumdu. Örneğin; nüfus sayımında toplama dahil edilmiyorlardı, aile hayatında haremlik-selamlık vardı, yüzlerini peçeyle örtmek kanunlar nedeniyle zaruriydi, evlenme, boşanma ve miras işlerinde ikinci plandaydılar ve devlet memuru olamıyorlardı.

Çağdaş, demokratik ve laik bir Türk toplumunu hedefleyen başta Mustafa Kemal Atatürk, dönemin hükumetleri ve TBMM, kadınların insan haklarından eşit olarak yararlanması için gerekli düzenlemeleri yapmışlardır.

Atatürk’ün, Türk kadınına milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınması üzerine bir notu: “…Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasî hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lâzım gelecektir. Türk kadını evdeki uygar yerini salâhiyetle almış, iş hayatının her safhasında başarılar göstermiştir. Siyasî hayatta Belediye seçimlerinde tecrübesini yapan Türk kadını, bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Uygar memleketlerin birçoğunda kadından

esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salâhiyet ve liyakatle kullanacaktır. Bu notla en mühim inkılâplardan birini anmış oluyoruz.” Kadınlar, Türk Kurtuluş Savaşı’nın en önemli unsurlarından biriydi ve Mustafa Kemal, Cumhuriyet’in ilanından sonra ‘‘kadın hareketi’’ne büyük önem verdi.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde İkinci Meşrutiyet sırasında başlayan kadın uyanışı, cumhuriyetle birlikte büyük bir ivme kazandı. Kadın hareketinin ve haklarının en büyük savunucusu ise, her öncü eylemde olduğu gibi, Mustafa Kemal’di.

Atatürk, kadınların siyasal örgütlenişini Kurtuluş Savaşı yıllarında destekliyordu. 1923 yılının yaz aylarında, daha Halk Fırkası ve Cumhuriyet kurulmadan ‘‘Kadınlar Halk Fırkası’’ kurulmuştu. Bu siyasi örgüt, her açıdan Cumhuriyet hükümetlerine baskı yaparak kadın haklarının savunucusu oldu. Şubat 1924’te ‘‘Türk Kadın Birliği’’ kuruldu, ama Türk kadınının çağdaş yasal haklara kavuşmaları, biraz zaman aldı.