nrnr2

Herkes birbirine ne güzel bir mesaj atardı. Hatırlatma yapar, “hayırlar” dilerdi. Bekli de hatta telefonlara en çok gelen mesajdı “Hayırlı Cumalar”… Derken bir gün bıçak gibi ansızın kesildi bu mesaj. Hayırlı Cumaları Allah için, kardeşlik, insanlık, birlik, beraberlik için atanlar, yukarıdan gelen mahalle baskısıyla(!) atamadılar. Her Cuma günü mahbup oluyorlar artık!.

Çok istemelerine rağmen yazamıyorlar. Ama ben yazabiliyorum özgürce ve inadına “Hayırlı Cumalar.” Sahi Müslümanlığı kimseye vermeyenler, her hafta Perşembe akşamından attığınız cumanın hayrına ne oldu?

Kimin korkusundan veya hangi fani hesap için bu mesaj terk edildi? Beyler, referandum sonrası yazacağınız “Hayırlı Cumalar” yüzünüz kızartır!. Neymiş? Yukarıdan, yani Ankara’dan gelen yazılı veya sözlü emir olduğu anlaşılan bildirimde, yanlış algıya neden olmayın, hayır ile başlayan hiç bir cümle kurmayın deniyor. Eee, oradan ne gelirse, ne söylenirse sormadan, sorgulamadan kabul edip, inandığınız kutsalları terk mi edeceksiniz?

Referanduma kadar “Hayırlı sabahlar”, “Hayırlı günler”, “hayırlı işler” “hayırlara Vesile olsun” “Hayırlı Olsun” gibi temenni kelimelerini bir süre kullanmayın diye ta tepeden telkin geldi ki bıçak gibi kesildi. Başbakanlığın böyle bir genelge yayınladığı haberi çıkınca başbakan bunun yalan olduğunu söyledi. İyi de neden kimse hayırlı bir dilekte bulunamıyor, kelimeler kıvranıyor!.

“I” LI HAYIR BAŞKA “I” SIZ HAYR BAŞKAYMIŞ!..

Başbakan açıklama yapıyor; Yok bu hayırın “ı” sı yokmuş, yok o “hayr” ile bu “hayır” aynı değilmiş bazen kelime içindeki “ı” ve “a” yer değiştirince Vallahi bunlar hayra alamet sözler ve gelişmeler değil. Mesele Türkiye Cumhuriyeti’nin bekası, yani geleceği meselesidir. Öyle sizin dediğiniz gibi bir “ı” meselesi falan değil bu!. Bu olsa olsa Türk Halkı ile alay edilmesinden başka bir şey değil. Ama şunu samimiyetimle söylüyorum. 80 yaşını geçmiş bir ninenin söyledikleri karşısında bu halkın hiç de sandığınız gibi bir şey bilmeyen, her dediğinize olur diyen sormayan, sorgulamayın halk değil. Anlatayım.

Bundan 2 yıl öncesine kadar bir ninemiz hem yolda gidiyor, hem de nakışlı çorap örüyor. Sordum. “Ne güzel nakışlı yün çorabı. Kime örüyön bu çorabı deyince? “ ben onu çok seviyorum. Allah ondan Razı olsun. Bu çorabı ona örüyorum. , Ankara’ya göndereceğim” dedi. Ben hem ninenin yaşına, hem de duyduğu sevgisine saygı duyduğumu belirterek oradan ayrıldım.

Derken, başkanlık tartışmaları başladıktan ve referandum sözü çıktıktan sonra bu ninemizle yeniden karşılaşıyorum.. Beni şaşırtan cümleler kurarak ev halkına, dostlarına torunlarına şöyle telkinde bulunuyor. “Bakın çocuklar ben 80 yaşındayım. Belki okuma yazmam yok. Gazte, kitap okuyamam. Ama çok şey yaşadık biz. Çok referandumlar oldu. Darbeler oldu. Aç kaldık, karanlıkta kaldık, bir kuru ekmeğe muhtaç kaldık.

Hepimiz yoksulluğu yaşadık. Ama hiç birimiz sade 1 kişiye muhtaç kalmadık. Bu referandum mudur nedir bana doğru bir şey gelmiyor. Yaşamış bir insan olarak ben buna hayır diyorum. Ben Cumhurbaşkanımızı seviyorum. O kadar yükü ona yüklesek çöker, kaldıramaz. Bir evi bir kişi geçindirebiliyor mu? İnsanın gücü bir yerde biter. Daha sonra kim bilir kim gelir de başımıza nasıl çorap örecek, neler edecek bilemeyiz. Zaten cumhurbaşkanı bizden ne istemişse halk vermiş. Ben onu çok sevdiğim için hayır diyorum.!” Dedi. Bu beni gerçekten şaşırttı. 80 yaşındaki nine kaldı ki fanatik derecede Cumhurbaşkanını seviyor. Bu referanduma “hayır” diyor. Vardır bunda da bir “ı” sız hayr!..

PEKİ, BU REDERANDUMDA “HAYIR” DEMESEK NELER OLACAK?

1) Tek adam rejimi kurulacak, tek adam her şey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis, hem de mahkeme olacak.

2) Başkan olan kişi aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacak. O parti belki de senin hiç oy vermediğin / hiç sevmediğin bir parti olacak.

3) O partinin genel başkanı hâkimleri atayacak. Kararname adı altında kanun yapabilecek. Seçtiğin Millet Meclisini fesih edebilecek. Orduya emir verecek.

4) Seçtiğin milletvekillerinin hiçbir hükmü kalmayacak. Sözünü kimse dinlemeyecek.

5) Almanya, Fransa, İngiltere, ABD, Japonya gibi değil, Suriye, Libya, Mısır, İran, Kuzey Kore, Uganda gibi bir ülkede yaşayacaksın.

6) Rejim değişecek. Sadece adı Cumhuriyet olacak. Gerçekte krallık gibi her şey bir kişinin elinde olacak. Demokrasi kalmayacak.

7) Başkan sokakta bir kişiyi öldürse, 400 milletvekili izin vermezse mahkemeye çıkarılamayacak.

8) Başkan ve yardımcıları ile bakanları yolsuzluk yapsa, yetim hakkı yese, devlet malına el uzatsa dahi 400 milletvekili izin vermezse mahkemeye çıkarılamayacak.

9) Başkan kendini ve bakanlarını mahkemeye çıkarma girişiminde bulunan meclisi fesih edebilecek.

10) Hâkimler ve savcılar Başkanın sözünden çıkamayacak. Başkan hak hukuk tanımaz, zorba biriyse seni koruyacak hiç kimse olmayacak. Can ve mal güvenliğin kalmayacak.

11) Tek adam karar verdiğinden belirsizlik hakim olacak. Kimse yatırım yapmaya cesaret edemeyecek. Ekonomi tek adamın keyfine göre vereceği kararlara kurban edilecek. Kriz, iflaslar, işsizlik ve yoksullukla birlikte çöküş gelecek.

12) Asgari ücreti, fiyatları, maaşları, işçi memur alımlarını, dernek sendika kurulması ve kapatılmasını, her şeyi tek adam belirleyecek.

13) Tek adam kimsenin aklına ihtiyaç duymayacağından, devlet ve toplum hayatında danışma, ortak akıl, uzlaşma gibi yöntemler olmayacak. Çatışma, kutuplaşma ve terör için en uygun zemin oluşacak. Çatışma ve terör artacak.

14) Beş yılda bir sandığa gidip bir Başkan bir de onun partisinin çoğunlukta olduğu Meclisi seçeceksin. Bir dahaki seçime kadar sana kimse bir şey sormayacak. Seçtiğin milletvekili de Başkanı kontrol edemeyecek, senin hakkını koruyamayacak.

15) Başbakan olmayacak. Bakanlar sadece Başkana karşı sorumlu olacak, Meclise karşı sorumlu olmayacak. Milletvekillerini umursamayacak.

16) Seçtiğin milletvekilleri bakanlardan ve bürokratlardan hizmet yapmasını isteyemeyecek, hesap soramayacak. Sana hizmet getiremeyecek.

17) Camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girecek. Buraların hepsi “Başkanın Partisine” göre düzenlenecek.

18) Devlet parti devleti olacak. Başkan senin partinden değilse devlet kapısında yerin olmayacak.

19) Başkan isterse devlet kurumlarını bölgelere ayırarak ülkenin bölünmesine neden olabilecek.

20) Başkan, padişahlarda dahi olmayan, Atatürk’e bile verilmeyen yetkilere sahip olacak.

İnşallah önümüzdeki günler hayırlara vesile olur. Başka ne diyelim?..

ESEN KALIN