BUNLAR BUNU HEP YAPIYOR
1950’nin ikinci yarısı. Vatandaşın biri, birilerini arıyor soruyor, bulduğuna, rastladığına, yan ceplerinden, iç ceplerinden, şalvarının ceplerinden, avcunda gizlemeye çalışarak bir paket veriyor; sıkı sıkı bir şeyler tembihliyor.
Eylemin, fiskoslu bir gizlilik içinde sürdürülmesi, çocuk merakımı uyandırıyor… derken ikindi namazı çıkışı, cami önünde, birileri birilerine falan kes seni gördü mü” diye soruyor; “gördüm” derse “emaneti aldın mı?” diyor. Adı geçen, torbalı vatandaş olunca, merakım tırmanıyor. Emaneti alanlar, bir araya toplaştı, engin perdeden ama hararetle konuşuyorlar. Oyun alanımı diplerine taşıyıp dinlemeye, anlamaya çalışıyorum.
Diyorlar ki: Ötekiler kazanırsa bizim kârımız noolacak. Bunlardan beleşe bir paket cuara tüttürecez. Taş attık da kolumuz mu yoruldu. Merakımın ikinci aşamasına geçtim. Aldıkları sigaraydı da neyin karşılığında kazanılmıştı, onu kavrayamamıştım, doğrusu.
Akşam, babama anlatıp sordum.”Vay namussuzlar, demek namuslarını bir paket sigaraya satıyorlar” diye, o iri sesi bi’gürledi ki…
Sonraki yıllarda hep gözledim. O yıllarda köylü sigarasına satılanlar, zaman içinde bafraya; daha sonra, filtreli samsun’a satıldılar, derken, tencere tava, odun kömür,
üç beş kuruş para, birkaç paket makarna falan filan konuldu tezgâha.
Zaman içinde sımsıkı kavradım ki oy, kişinin onuru, namusudur; satılan da, yalnız, satılmışlar değil, bütün bir ülkenin de onuru, haysiyeti ve geleceğidir.
Namusu, apışarasında sanan, inançlarını çaputla bohçalayıp birilerine kiralayanlar
var oldukça, sandıklardan namuslu ve hayırlı bir sonuç çıkmaz.
Lider bellediklerini, karılarının üstünde hayal eden “erkekler”; kocasından alamadığı “hazzı” kendini, onun kolları arsın da hayal ederek orgazm olan karılar tarafından “irşad” edilen hilkat garibelerinin dünyasında, insan olarak yaşamanın bedeli çok ağırdır. Biz de bu bedeli ödemekteyiz.
İğrenç, gülünç ve korkunç olan da üç kuruşluk çıkarı için bir ülkenin geleceğini, hatta geçmişini satan zavallıların, dinden – imandan, ahlaktan, faziletten dem vurmaları. Ve hatta “tekellerinde” sanmaları, bunu da ahmaklara yutturmaları.
Allah ıslah etsin, desem bir yararı olur mu !..