Özer Topçu

Koronadan sonra herkes ” dünya eskisi gibi olmayacak” diyor. Bu herkesin içinde taban tabana zıtlar da aynı terimi kullanıyor. Her zıt olan, kafasında tasavvur ettiği dünya düzeni olacağına inandığı için öyle diyor.

Örneğin, ben de öyle diyorum. AKP başkanı da. CHP lideri de, başka partilerin liderleri de öyle diyor.

Sen de öyle diyorsun, o da, bu da, şu da… Onlar da.

İsterseniz olasılıkları tartışalım. Nelerin olma ihtimali varsa onu…

1- Koronayı bilişim teknoloji üretti, onun hakimiyetiyle bir dünya düzeni kurulacak.
2- Koronayı ilaç firmaları üretti, aşısını, ilacını üretip, dünyaya satarak zenginliğine zenginlik katacak, aynı tas aynı hamam devam edecek.
3-Koronayı Amerika’daki iki şirketin savaşı olarak düşünelim, hangisi kazanırsa diğerinin mal varlığına çökecek, bizim hayatımızda çok fazla değişen olmayacak.
4-Korona çevre kirliliğinden dolayı doğa, insanlıktan intikam için üretti, insanlar bu bilinçle çevreye uyumlu sistem kuracaklar.
5-Kapitalizm içinde bulunduğu krizden çıkabilmek için bu doğa olayını fırsata çevirecek.
6-Liberalizm, neoliberalizm çöktü, kendi kabuğuna çekilmiş ulus devletlerine geri dönülecek.
-ülkeler daha sağcı ve hatta faşist yapıların egemen olduğu yönetimlere teslim olacak.
7-Koronavirüs sayesinde dünya halkları kapitalizmin çirkin yüzünü gördü, şimdi sosyalist bir sistem kurma mücadelesi içine girecek.

Ana başlık olarak bu kadar yeter sanırım. Belki bir kaç madde daha eklenebilir ama konuyu zaten Türkiye özelinde değerlendireceğimiz için fazlalaştırmaya gerek yok.

Şimdi ülkemizdeki siyasi oluşumları, ana başlıklar altında toplayalım.
1- AKP öncülüğünde İslam dini eksenli politika yapan akım…
2- CHP ve benzer sosyal demokrat çizgideki partilerin oluşturduğu akım…
3- HDP gibi batıda Türkiye solu gibi, doğuda milliyetçi Kürt parti gibi davranan siyasi akım…
4- MHP gibi Irkçı Türk partilerinin oluşturduğu akım…
5- Sol Parti, TKP gibi Türkiye sosyalistlerinin oluşturduğu siyasi akım…
6- Siyasi parti oluşturmayı kabul etmeyen sosyalistlerin, devrimcilerin oluşturduğu akım…

Türkiye’yi bu ana akımlar altında, ana başlık altında toplayarak meseleye çözüm arayabiliriz. Bu siyasi akımların her birinin dünya ile de kendi siyasi hafızasına uygun ilişkileri vardır tabi. Dolayısıyla her siyasi akım koronadan sonrası için iştah kabartıyor. Dünya halklarının bu süreçte siyasi akımları tartma sürecindeyiz diyeceğimi ancak, bu yetisini kadar gelişmiştir onu net göremiyorum.

Dünyaya baktığımızda koronaya karşı insanların savaşımı ortakmış gibi görünse de, zengin kendisini korumaya aldı. Üretim ve hizmet sektörleri alt sınıfların yani emekçi sınıfa kaldı. Dolayısıyla virüs insan ayırımı yapmıyor doğrudur ama zengin kendisini koruyabiliyor. İstisnalar ise kaideyi bozmaz.

Dönelim konunun özüne. Korona nasıl çıktı konusunu tartışarak zaman kaybedecek yere, her nasıl geldiyse geldi. Bu gerçekle yüzleştik. Şimdi kendimizi korumaktan başka yapacak bir şey de yok. Etkilerine bakarsak, kapitalizmin liberalizmin, neoliberalizmin çöktüğü bir gerçektir. Çöktü de sabah yenisini yapalım durumu da yok. Ancak, dünya halkları hiç bir şey yapmasa bile, kapitalizm, kendisini korumak için eski sistem ile yürümeyeceğini gördü.

Ancak, tam onun karşıtı dünyaya göre nokta kadar olan Küba devleşti de devleşti. ABD, Avrupa küçüldü Küba büyüdü.
Bir kere meselenin birinci basamağı bu gerçek.
Bununla yüzleşmeliyiz.
Dünya ile bağları kısıtlı olan ulus devletler neredeyse zarar görmedi.
Bir de dünya halklarının dinlerin bir işe yaramadığını gördüğü gerçeği vardır.

Teorileştirirsek dinler toplumlar üzerindeki etkilerini bilime terk etmek zorunda kaldı, diyebiliriz.
Bilim kazandı kısacası…

Demek ki;
1 numaranın kaybettiğini söyleyebiliriz. Hem din açısından, hem ülkeyi iflas ettirdiklerinin anlaşılması açısından yarınımızda olmayacağını rahatlıkla söylemeliyiz.

5 ve 6 numaralı maddelerde ki siyasi akımlar varlık gösteremezse, 2 ve 3 Numaraların reformlarla toplumu dönüştürmeleri beklenebilir.

4 Numaranın manevra yapma olasılığı oldukça yüksek.

Ezilen halkların çıkarının 5 ve 6 Numaralarda olduğunu peşinen kabul etmeliyim. Küba’nın prestijini avantaja çevirebilir. Ezilen halkı ikna ederse en gerçekçi akımda budur, zaten. Bunun nasıl olacağı büyük tartışma götürebilir. Zaten böyle bir faaliyete karşı çıkabilecek tek alternatif de 4 numaralı siyasi akımdır.

5 ve 6 Numaralı akım için koşullar oldukça müsait hale gelmesine rağmen, bu akımda bir vazgeçmişlik gördüğümü de söyleyebilirim.

Demek ki, iktidar olacak olgunlukta değil. Bu gerçekle yüzleşirsek önümüze AKP ve MHP ittifakını iktidardan ötelemeyi becerecek çalışmaları yapmalıyız. Ancak 2-3-5-6 numaraların birlikteliği ile mümkün olduğunu bilmeliyiz. Sosyal demokrat hareket, sosyalist hareketlerin dinamizminden faydalanmadıkça bir adım bile ilerleyemez. Sosyalist akımı kendisini mecbur destekleyecek gibi görmesinden vazgeçip, yönetimi de paylaşacağı bir konsersiyum gibi adla yapılanmalıdır. Siyasi partiler dışında etkin dernek ve hareketleri de bu sürece dahil etmelidir. Bunu başarmanın yolu da ortak strateji kurulu oluşturup, bütün politik davranışların teorisini bu oluşumca yazılmalıdır. Siyasi partiler ve diğer ortak üyeler de tabanlarını buradan çıkacak teorilere uyumlu hale getirerek, bir ahenk içinde çalışmaları aksatmadan sürdürmeyi sağlayacaklardır.

Tabi bu büyük tartışma konusu bir küçük yazı ile anlaşılır hale getirilmeyebilir ancak bir ön fikir vermek, konuyu tartışmak açısından gerekli olduğunu düşünüyorum.

Son olarak derim ki;

Koronavirüsten korunmak, kurtulmak için belediyelerin yardım hesaplarını kapatan, yine belediyelerin fakirin fukaranın karnını doyurmak için kurmuş oldukları aşevlerini kapatmak, sadece kendi seçmenine yardım kolisi ve yardım parası veren, maske dağıtmayı bile tek elden dağıtmaya kalkıp eline yüzüne bulaştıran, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Bayrağı yerine tek adamın ismini kullanan bu yönetim gitmelidir, gidecektir.

Sağlıklı günler…