Fatih, İstanbul’u fethedip bir  aşiretten, bir cihan imparatorluğu yarattı.‎
Fatih, bir çağı kapatıp dünyanın gidişatını değiştirdi.‎
Fatih, yalnız Osmanlı’nın değil, dünyanın gelmiş geçmiş büyük önderlerindendi.
Fatih, aklı, bilimi kılavuz edinen, aydın, demokrat bir imparatordu.

Abdülhamid ,bir milyon altı yüz bin kilometre kare toprak kaybetti.
Abdülhamid, Filistin’i,  güya ezeli ebedî düşman belledikleri Siyonistlere sattı.
Abdülhamid, dogmalara, hurafeye, baskıya, korkuya,sığınmış bir sultandı.
Abdülhamid, İngilizlere,  yetmedi;  Galatalı Bankerlere  borçlanıp devleti  borç bataklığa sürükledi.‎ Sonunda, 1881’de, Duyûn-ı Umumiye (Genel Borçlar) denilen utanç belgesini imzalayarak,‎ Osmanlı’nın ölüm fermanını resmen imzaladı.

Madem tarihsel belgeler böyle diyor; niye Fatih değil de ‎Abdülhamid ? !..

Fatih’in İstanbul’unu, Abdülhamidler’in siyasetleri, emperyalizme teslim etti. Mustafa Kemal, yeniden fethetti. Verilen ölüm kalım, onur özgürlük savaşını “Keşke, Yunanlılar kazansaydı” diye hayıflananların, Atatürk düşmanı olmaları bundan mı…

Fatih de Mustafa Kemal de insanlığa, yeni ufuklar açtı, çağdaş ışıklar yaktı; insanlığın yazgısını değiştirdiler.

Karanlıktan medet umanların, Fatihçi değil de Abdülhamidci olmaları, Fatih’e açıktan olmasa da  Atatürk’e sövüp saymaları bundan mı…

Abdülhamid, Mustafa Kemal’e, daha öğrencilik ‎yıllarında, düşmandı.
O’nun yolundan gittikleri için mi Atatürk düşmanıdırlar; Atatürk düşmanı oldukları için mi Abdülhamidci.

Tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar, hesabı. Aklım iyice karıştı. Gel de çöz bu açmazı.